HANTEK EDEBİYAT DERGİSİNİN 6.SAYISI
  SAYFA 30
 
HANTEK EDEBİYAT DERGİSİ
www.hantekdergisi.tr.gg              | SAYI 6 | 04.06.2009 |


Dergimiz yazarlarından Aykut AKTÜY'ün "ZOR HAYAT" adlı E - Kitabını bu hafta sizlere kısaca tanıtımını yaptık. 

Hayatta gerçek aşkı bulan bir adam ve çok sevdiği sevgilisi...
 Sonucunda, gaflete kapılmasının da etkisiyle kaderinin kötü oyunları sonucunda hayatının nasıl alt üst olduğunu, içiniz acıyarak okuyacaksınız...

E - Kitabı İndirmek İçin burayı tıklayınız...


 
ZOR HAYAT 1.BÖLÜM - GİRİŞ
 
İnsan içinde bir korkuyu ne kadar saklar? Onu yenmesi için kaç zaman gerekir? Hele ki bu yıllar yılı insanın başına Arap saçı misali örülürse ne olurdu? İşte bu düşüncelerle Kaan, olayların böyle gelişeceğini hiç hesaba katmamıştı. Her insanın hayatında bir iki ufak tefek macera olurdu, ama böylesi onun aklına bile gelmezdi. Yaptıklarından pişman bir hava, biraz mahcubiyet, kalbine mühür gibi işlenen üzüntü, kahır ve tabii ki atamadığı bin bir korkuyla oturuyordu şimdi balkonunda ki sandalyede. O geçmişi tekrar kafasında, sefer yapan bir hız treni misali hızlı geçirmek istiyordu ve öylede yapıyordu.
 
Kaan’dı ki hayatında her şey ayrı bir yana, hep arzuladığı bir isteği vardı; delicesine sevip bağlanabileceği bir sevgilisi olmasını isterdi hep. İşte bu yüzündendir, belki de kendi ipini kendi çektiğini düşünmeden edemiyordu. Çünkü 10 senesi ona zindan olmuştu nihayetinde. Hemde O kadın yüzünden. Oysa her şey başta çok sıradan ve çözülmesi kolay gidiyordu, en azından Kaan için. En azından Kaan, O’nun içinde öyle olduğunu düşünüyordu. Kaan, sevmesini çok iyi bilen, nadir insanlardandı. Kıymetini bilen biri istemişti hep. “Acele ettim, kahretsin acele ettim”demekten de kendini alamıyordu bir türlü. Kendini bir girdaba sürüklediğinin başından beri farkına varamamıştı. Gönlüne söz geçirme çabaları içinse artık çok geçti.
 
Kaan 33 yaşındaydı. Dik yürüyen, bir seksen yedi boyunda, gür ve siyah saçları, renkli gözleri olan, o yaşına rağmen hâlâ çok yakışıklı bir adamdı. Saçlarında biraz biraz beyazlıklar yok değildi hani, ama o görüntüsü bile ona yakışıklılık katıyordu. Oturduğu sandalyede gençliğini, okul yıllarını, (özellikle olayların patlak verdiği lise sondan mezun olduğu yılı), O’nu ve hayatında ilk ve tek kadın olan Zeynep’i düşünüyordu hep. Haklı bir isyanı vardı kendine göre, çünkü içinde ki bu korku, bu olaylar, bu kâbus, bu fırtına, Zeynep’ide çekip almıştı ondan. İyi yürekliliğinden O’na bir tülü lanet edemiyordu. Hayatına girmesi gereken en son insan o’ydu; geç fark etmişti. Ve Zeynep’te aklına, gönlüne düşünce birden, gözleri doldu. Evini çok seven Kaan, içeriye dahi bakmak istemiyordu artık. Evin darmadağın, her şeyin her yerde olması bir yana, Zeynep’le olan anılarına dizgin vuramıyordu. Aslında o evine değil, stoku hatıraları olan bir depoya bakıyordu. Bu düşünce kahrediyordu onu. Zeynep’i çok özlemişti. Ama kendini bildiği kadar, oda geri gelmeyecekti artık, bunu da çok iyi biliyordu. O, zamanı kısa, fakat gel giti fazla; hayatına hırslı bir işçi misali yapışan bir kadın olmuştu. “O”. Yani Aylin. O’na telefonundan çağrı bıraktığı o güne lanet ediyordu. Kahroluyordu. Şimdi de bir telefonu vardı tabii ki. Ve birden kulak kabarttı içeriye, hatıralarına öyle dalmıştı ki, içerde bir şey mırıldandığını anlıyor, ama ne olduğunu seçemiyordu. Sonun da o havadan sıyrıldı ve cep telefonunun çaldığını fark etti. Hemen içeriye fırladı. Telefon; bilgisayarının bulunduğu çalışma odasında, koltuğun üstünde duruyordu. Arayan; onun kelimelerle anlatamadığı, “kardeşim” tabirini artık pasif bulduğu, yirmi seneden fazladır ona sadık arkadaşı Adnan’dı. Açtı, Adnan biraz sinirli ve endişeliydi;
 
-         Nerdesin sen Kaan? Üç gündür sana ulaşmaya çalışıyorum, delirttin beni yahu.
Kaan;
-         Evdeyim dostum, evdeyim. İyi ki aradın, bir şey sorma; bende sana bir şey söyleyip kapatacağım.  Kardeşim; hakkını helal et tamam mı? Helal et…
 
Telefon birden kapandı. Adnan önsezileri çok kuvvetli biriydi. Kaan’ın ne yapacağını biliyordu. Durdu. Yere doğru baktı, biraz düşündü. O da evdeydi ve birden oturduğu yerden fırladı. Koşarak dışarı çıktı. Karısı Yüksel arkasından sadece yarım yamalak “Nereye...” demekle kaldı, cama koştu; ama Adnan arabasının kontağını çoktan çevirmişti bile…


AYKUT AKTÜY - ZOR HAYAT
Sayfa Numaralarına Basıp Dergimizi İnceleyebilirsiniz.
01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30
 
 
  Bugün 15 ziyaretçi (21 klik) kişi burdaydı!

Anasayfa | Künye | Ürün Gönder |
HANTEK EDEBİYAT DERGİSİ @ 4 Ocak 2009 - HENDEK
[ Tüm hakları saklıdır]

 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol